Son dönemlerde dikkat çeken bir cinayet davasında, Özlem'in katilinin 112 Acil Servis'i araması, adalet sisteminin sınırlarını zorlayan tartışmalara neden oldu. Özlem Y., 2023 yılının bahar aylarında trajik bir şekilde yaşamını yitirdi. Olay, ilk bakışta sıradan bir cinayet olarak görünse de, ortaya çıkan detaylar ve katilin yapmış olduğu itiraflar, kamuoyunda büyük bir infial oluşturdu.
Olayın ardından, katil hâlâ hayatta olan Özlem’in vücudunda ağır yaralar oluşturduktan sonra 112 Acil Servis'i arayarak yardım talep etti. Bu durum, birçok kişi tarafından ‘hafifletici sebep’ olarak değerlendirilmeye çalışılsa da, mahkeme bu açıklamaları dikkate almadı. Katilin acil durumu bildirmesi, yaşadığı psikolojik durumun bir yansıması olarak yorumlansa da, mahkeme sürecinde herhangi bir hafifletici sebep olarak kabul edilmedi. Bu durum, toplumda ‘katilin pişmanlık duymadığı’ şeklindeki görüşlerin güçlenmesine neden oldu. Özlem’in aile bireyleri, dava sürecinin her aşamasında, kızlarının hayatına mal olan bu olayın yeterince ciddi bir şekilde ele alınmadığını düşünerek adalet talep ettiler.
Mahkeme, Özlem’in katilinin, cinayet anındaki ruh hali ve yaşadığı travmayı değerlendirmek adına çeşitli psikolojik raporlar talep edildi. Savunma avukatları, müvekkillerinin ruhsal durumunu anlatan belgeler sunarak, katilin ruh hali ve doğrudan bir savunma mekanizması geliştirmesi gerektiğini savunmaya çalıştı. Ancak bu argümanlar, savcılığın karşıt ifadeleri ve delilleri ile çürütüldü. Özlem’in cinayete kurban gitmesi, kadın cinayetleri ve toplumsal cinsiyet eşitliği konularında da büyük tartışmalara yol açtı. Dava, sadece bir cinayet davası olmanın ötesine geçerek, toplumsal anlamda bir konuşma ve tartışma platformu haline dönüştü.
Özlem'in davası, kadınların karşılaştığı şiddetin ve adalet arayışının önemli bir örneği olarak kayıtlara geçmiştir. Toplumun dikkatini çekerek, kadın cinayetlerini önleme çalışmalarının ve hukuki düzenlemelerin ne denli önemli olduğunu bir kez daha gözler önüne serdi. Özlem’in hayatını kaybetmesine neden olan olayda, katilin 112’yi aramasıyla ilgili tartışmalar devam etse de, mahkeme, adaletin yerini bulmasına ve bu olayın kurbanlarına ses olmasına vesile olmuştur. Herkesin gözü mahkemede, özellikle de toplumsal algıları değiştirebilecek bir karar beklenirken, dava sonuçları ve gelecekteki yargı süreçleri merakla takip edilmektedir.
Sonuç olarak, Özlem'in katili hakkında verilen karar, yalnızca faili değil, aynı zamanda bu cinayetin arka planındaki toplumsal dinamikleri sorgulatmaya yöneliktir. Kadına yönelik şiddeti önlemek ve adaletin sağlanması konusunda daha etkili adımlar atılması gerektiği, bu dava ile bir kez daha ortaya konmuştur. Adaletin bu tür olaylarda mağdurlardan yana olması, toplumun vicdanını rahatlatacak yegâne yoldur. Özlem’in hikayesi, birçok kadının yaşadığı travmaların ve kehanetlerin bir sembolü haline gelmiştir. Her kadın, hayatı boyunca güven içinde yaşama hakkına sahiptir, dolayısıyla bu tür cinayetlerin önlenmesi adına herkesin üzerine düşeni yapması gerekmektedir.